Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yeni karşıtı

  • 1 eski

    I adj
    1) ( yeni karşıtı) alt
    \eski hayratı da berbat etmek verschlimmbessern
    \eski kurt ( fig) ein alter Hase
    burada her şey \eski hamam \eski tas ( fig) o ( fam) hier ist alles beim Alten geblieben
    2) ( önceki) vorherig
    ben \eskisinden daha akıllıyım ich bin klüger als vorher
    3) ( sabık) alt, ehemalig
    \eski başbakan der alte [o ehemalige] Ministerpräsident
    4) ( geçerli olmayan) alt, veraltet
    II s
    onun \eskilerini giyiniyor er zieht seine alten Klamotten [o Sachen] an

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > eski

См. также в других словарях:

  • yeni — sf. 1) Kullanılmamış olan, eski karşıtı Yeni giysi. Yeni ayakkabı. 2) Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan Yeni haber. Yeni moda. 3) En son edinilen Yeni eve taşındık. 4) İşe henüz başlamış Yeni öğrenci. Yeni asker. 5) O güne kadar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eski — sf. 1) Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden? N. Ataç 2) Önceki, sabık Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Аслым, Айлин — Айлин Аслым Основная информация …   Википедия

  • öncü — is. 1) Önde gidip haber ulaştıran kimse 2) Bir sanat ve düşünce akımını, çağına göre yeni bir görüşü başlatan kimse veya eser, müjdeci, avangart 3) sf. Önden gelen, önde olan, artçı karşıtı 4) ask. Yürüyüşte kolun ilerisinden giden kıta, pişdar,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • belirlemek — i 1) Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek Künyesi bile daha doğarken onun yönünü belirlemiş gibi idi. H. Taner 2) man. Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak 3) Bir kavramı, ayırıcı bir öge… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • genç — sf., ci 1) Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı Genç kızı bir gece pencerede görmüştü. H. Taner 2) Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan) Genç ağaç. Genç at. 3) Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç 4) Zihin bakımından yeterince… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kısa — sf. 1) Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı 2) Az süren, uzun olmayan Türk milleti en kısa zaman içinde yeni harflerle okumaya, yazmaya başladı. E. İ. Benice 3) Ayrıntısı çok olmayan Kısa bilgi. Kısa yazı. 4) is. Kısa olan şey Uzun lafın kısası.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • körpe — sf. 1) Dalından yeni koparılmış, tazeliği üstünde, daha büyümemiş (bitki), kart karşıtı Körpe fidan. 2) Çok genç (kimse) Köşedeki masada körpe, ötekinde olgun birer hoş kadın... R. H. Karay 3) Yavruluktan henüz çıkmış (hayvan) Kaplan ve yılan,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • selef — is., esk., Ar. selef Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı Hâlbuki yeni patron selefine hiç benzemiyordu. H. Taner Birleşik Sözler halef selef …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • taze — sf., Far. tāze 1) Bozulmamış, bayatlamamış olan Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. Y. Z. Ortaç 2) Dinç, yıpranmamış, yorulmamış Yüzü taze, taravetli ve güzeldi. M. Ş. Esendal 3) Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»